Yeni Dünya Düzeni Hakimleri

RoundTable- Council Foreign on Relation- Bilderberg Group- TriLateral Commission

Uygarlık tarihi içinde siyasi liderlerin iktisadi bilgisizliklerinden dolayı yönetimlerinin otokratik yaptırım güçlerinin kaçınılmaz zayıflamaya ivme kazanması ile “Yeni Dünya Düzeni” tezlerini seslendirdikleri kayıt düşülmüştür. Gaius Iulius Caesar (MÖ.100- MÖ.44) köleci toplumun ilklerinden biri olarak sayılabilir. Napoleone Bonaparte’ın (1769 – 1821) “Yeni Dünya Düzeni” isteği de hüsranla sonuçlanmıştı. Duruma elkoyan İngiliz mali oligarşisinin burjuva-aristokratları I.Emperyalist Paylaşım savaşı sonunda İngiliz RoundTable/Chatham House ile Amerikan Council Foreign on Relation örgütler koalisyonunu “Yeni Dünya Düzeni” örgütlemesi için görevlendirmişlerdi. Fakat savaş mağlubu emperyalist Almanya’nın nasyonal sosyalist lideri Adolf Hitler (1889-1945) de “Yeni Dünya Düzeni” isteyen orta sınıf burjuva lideriydi. Diğeri Benito Mussolini (1883-1945) idi. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası 1947’de mali oligarşinin “Yeni Dünya Düzeni” için Soğuk Savaş isteğini uygulamak üzere 1952’de Bilderberg Avrupa Birliği emperyalist gücü için örgütlendi. 1956 Budapeşte ve 1968’de Fransa, Çekoslavya’da CIA ve MI.6’in girişimleri netice getirmedi. Ama 1917 Rusya, 1949 Çin, 1959 Kuba ve 1975’de Vietnam’da anti-kapitalist iktisadi siyaseti savunan güçlerin iktidarı ele geçirmesi üzerine 1974’te kurulan TriLateral Commission da küresel mali oligarşinin sonuç alıcı girişimlerini örgütleyemedi. Bunun üzerine Psikolojik Savaş esas olmak üzerine sosyalist güçlerin revizyonist zayıflıklarını kullanmayı hedef alan provokasyon sabotajlarına ağırlık verildi. Devrimci sosyalist güçlere karşı liberal sol güçler el altından desteklendi… İşte elinizdeki bu çalışma bilimsel adı “dezenformasyon“ olan, aslında bir “paket haber” olarak kendi de fiilen doğru olmayan “enformasyon”u temel alan, “beşinci kol” adı da verilmiş olan burjuvazinin komplolarının kimler tarafından nasıl uygulandığını açıklayan bir tez olarak hazırlanmıştır. Halen dünyada uygulanan “mutlak” yalanı kavramak zamanımızın zorunlu bir devrimci praxisidir…